EMDR Tedavisi Nedir?
1987 yılında psikolog Dr. Shapiro, spontane göz hareketlerinin olumsuz duygulara duyarsızlaştırıcı etkisini keşfetmiş ve göz hareketlerinin etkisi üzerine geliştirdiği prosedürleri kontrollü bir şekilde travmaya maruz kalmış kişilerde uygulamaya başlamıştır. Başarılı tedavi sonuçlarının ilk kez 1989 yılında Journal of Travmatic Stress dergisinde yayınlanmasıyla EMDR bilimsel literatüre girmiştir. Sonrasında EMDR ile ilgili yapılan çok daha fazla sayıda kontrollü sonuç çalışmalarında özellikle travma sonrası stres bozukluğu semptomlarında tutarlı bir şekilde yüksek tedavi başarısı elde edildiği görülmüştür. 2004 yılına gelindiğinde Dünya Sağlık Örğütü ve Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) EMDR’yi travma tedavisinde etkili bir yöntem olarak önermeye başlamıştır.
EMDR teorisi “adaptif bilgi işleme modeli” ne dayanır. Beyin fizyolojik temelli bir sistemle, her yeni deneyim aracılığı ile kendisine ulaşan bilgiyi işler ve işlevsel hale getirir. Kullanışlı olan bilgi depolanır ve gelecek tecrübeler için hazır bulundurulur. Öğrenmenin tam karşılığı budur. Yani normal şartlarda rahatsızlık veren deneyimler de beynin bilgi işleme sistemi sayesinde adaptif bir çözüme ulaşır. Travmatik veya çok fazla rahatsız eden sıralı olaylar yaşandığında ise işleme süreci bölünebilir. Yeni deneyim adaptif bir şekilde işlenemediğinden mevcut depolanmış bilgiye entegre olmaz. Deneyimi anlamlandırabilmek için mevcut işlevsel bilgilerle bağlantı kurulamaz. Sonuç olarak öğrenme gerçekleşmez. Duygular, düşünceler, imgeler, sesler ve beden duyumları işlenmeden yaşandığı haliyle depolanır. Bu nedenle bugün yaşanan bazı durumlar bu izole kalmış anıları tetiklerse, kişi o anının bir kısmını ya da bütününü yeniden yaşar gibi etkilenir. Yani geçmiş şimdi olur. EMDR’ye göre patolojinin temeli adaptif bir şekilde beyin tarafından işlenememiş ya da sorunlu bir şekilde depolanmış bu anılardır. EMDR prosedürleriyle aslında yapılan şey adaptif bilgi işleme sistemini hedef anı üzerinden uyararak, beynin bir nevi yarım kalmış işleme fonksiyonunu ya da sorunlu depoladığı bilgiyi yeniden işlemesini sağlayarak, adaptif bir çözüme ulaştırmasına yardımcı olmaktır.
EMDR bakış açısında travma; yaşanılan olayın ne olduğundan çok, kişinin bu durumu nasıl algıladığı ve deneyimlediği ile ilgilidir. Her yaşta yaşanabilecek ve etkisi travmatik olan her türlü yaşantı işlenememiş anı olarak patolojinin kaynağı olabilir. Dolayısıyla taciz, savaş, doğal afet ya da kaza gibi herkes tarafından bilinen önemli travmalar kadar çocukluktan köken alan ve başta çocukluk çağı olmak üzere küçük küçük ama sürekli maruz kalınan her türlü aşağılanma, ihmal ya da başarısızlıklar da işlenememiş anı olarak karşımıza çıkabilir. Dolayısıyla kişinin kendisi ile ilgili olumsuz inançları (örn: Ben sorunluyum), olumsuz duygusal tepkileri (terk edilmekten aşırı korkma) ve olumsuz somatik tepkileri (sunumdan önceki gece uykusuzluk yaşaması) problemin kendisi değil, belirtileridir, yani adaptif bir şekilde işlenmemiş bilginin bugünkü dışavurumlarıdır. Bugün olan şey sadece şimdiki zamandaki olaylar tarafından sürekli işlenmemiş anıların tetiklenmesidir.
EMDR yaklaşımının psikoterapötik hedefi çok açıktır. Danışanın güvenliğini korurken, en etkili ve verimli tedavi sonucuna ulaşmak yani şu anki yaşam koşullarında danışanın uyumlu tepkiler verme kapasitesini artırmaktır. Tedavinin 8 aşaması vardır ve “geçmiş” olaylar, “şimdiki” tetikleyiciler ve istenen sonuçlar olarak “gelecek” olmak üzere protokol 3 yönlüdür. EMDR tedavisine başlanmadan önce danışanın mevcut tablosunun klinik açıdan EMDR’ye uygunluğunun tespit edilmesi ve terapist – danışan ilişkisinde duygusal güvenliğin hali hazırda gelişmiş olması önemlidir. EMDR’ de süreç tamamen kişiye özel olduğundan ortalama bir seans süresi ön görülmez. Ancak kısa süreli terapiler arasında olduğu söylenebilir.
EMDR tedavisinde bugün gelinen noktada travma sonrası stres bozukluğu, özgül fobi (uçak, asansör, kedi, kan vs.), sosyal fobi, panik bozukluk, panik atak, yas, sunum kaygısı, sınav kaygısı, ve akut stres bozuklukları gibi durumlarda sıklıkla kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Klinik çalışmalarla desteklenen yapılandırılmış tedavi protokolleri ise her geçen gün farklı hastalıkların tedavisine yönelik olarak geliştirilmektedir.
Uzm. Psikolog Seliyha Elbeyoğlu
MyKlinik.